Yapay Zekâ Tarafından Üretilen Eserlerin Telif Hakkı Rejimi
Yapay zekânın içerik üretme ve yaratıcı kararlar alma kapasitesinin artmasıyla birlikte, telif hakları hukukunun temel anlayışı sorgulanmaya başlanmıştır. Bugüne kadar insan yaratıcılığına dayanan telif sisteminin, artık makinelerin anlamlı, estetik ya da işlevsel eserler üretebildiği bir dünyada yeterliliği sorgulanmaktadır. “Yaratıcılık” ve “eser sahibi” gibi kavramlar hem hukuk kuralları içinde hem de uygulamada yeniden tanımlanmayı beklemektedir. Nitekim bazı yapay zekâ sistemleri insan müdahalesi olmadan roman taslakları yazmakta, resimler üretmekte ve müzik bestelemektedir. Bu yazıda, yapay zekâ tarafından ortaya konan bu tür içeriklerin telif hakları hukukundaki yeri incelenecek, farklı ülkelerin yaklaşımları ve olası çözüm önerileri ele alınacaktır.
Yapay Zekâ Teknolojilerinin Sanat ve İçerik Üretimindeki Rolü
Yapay zekâ destekli sistemlerin sanat ve içerik üretiminde etkin şekilde kullanılması, fikrî mülkiyet hukukunun temel kavramlarını yeniden gündeme getirmiştir. Özellikle görsel sanatlar, müzik ve yazılı içerik alanında çalışan üretken yapay zekâ araçları (örneğin DALL·E, ChatGPT, Sora gibi) herhangi bir insan katkısı olmadan eser üretebilmektedir. Bu durum, hukuk sistemleri açısından “eser sahibi kimdir?” sorusunu daha önce olmadığı kadar tartışılır hâle getirmiştir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B maddesinin (b) bendinde eser sahibi tanımı şu şekildeyken: “Eser sahibi, eseri meydana getiren gerçek kişiyi ifade eder” 3 Mart 2004 tarihli ve 5101 sayılı Kanun ile bu maddedeki “gerçek” ibaresi kaldırılmıştır. Dolayısıyla, bugün yürürlükte olan haliyle tanım şöyledir: “Eser sahibi, eseri meydana getiren kişiyi ifade eder.”
Böylece eser, bir çalışan tarafından iş sözleşmesi kapsamında ve görevini yerine getirirken oluşturulmuşsa, bu durumda işverenin de eser üzerinde belirli hakları doğar. Netice itibari ile, yaratıcı sürecin gerçekleştiği kurumsal yapı da eser üzerindeki mali haklardan faydalanabilmektedir.
Ancak yapay zekâ açısından hâlâ ciddi sınırlamalar bulunmaktadır. Çünkü gerek öğreti, gerekse Yargıtay içtihatları, “eserlerde yaratıcılığın” yalnızca insana özgü bir nitelik olduğunu vurgulamaktadır.
Dolayısıyla, Kanun’daki “gerçek” ibaresinin çıkarılmış olması, yapay zekânın doğrudan eser sahibi olabileceği anlamına gelmemektedir. Mevcut hukuk anlayışına göre bir içeriğin eser sayılabilmesi için yaratıcı bir fikir sürecine dayanması ve bu sürecin manevi hakları da doğurabilecek nitelikte olması gerekir. Mevzuatta kişi olarak sayılmadığından yapay zekâ hâlâ eser sahibi olarak tanınmamaktadır.
Telif Hakkı Nedir?: Temel kavramlar ve koruma kriterleri
Fikri emeğin ürünü olan özgün bir esere ilişkin hakları düzenleyen ve koruma altına alan telif hakkı, özel hukuk çerçevesinde tanınan mutlak bir haktır. Bu hak, eser sahibine, eserini kullanma ve yayma yetkilerini yalnızca kendisinin kontrol etme imkânını verir. Telif hakkı, yalnızca ekonomik fayda sağlama aracı değil; aynı zamanda eseri yaratan kişinin kimliğiyle özdeşleşmiş manevi değerlerin korunmasını da amaçlayan bir sistemdir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca, telif hakkı koruması; bilim, edebiyat, müzik, güzel sanatlar ve sinema gibi alanlarda ortaya konan ve yaratıcısının özgünlüğünü yansıtan eserleri kapsamaktadır. Bu kapsamda en önemli ölçüt, eserin bireysel ve özgün bir anlatım içermesidir. Ayrıca, telif hakkının en ayırt edici yönlerinden biri, eserin herhangi bir tescil işlemi gerekmeksizin, yaratıldığı anda hukuki korumaya tabi olmasıdır.
Telif hakkı, temel olarak iki ana kategoriye ayrılır: manevi haklar ve mali haklar. Manevi haklar, eser sahibinin kişiliğinden kaynaklanan ve örneğin adının eserle birlikte anılması ya da izinsiz değişikliklere karşı çıkma gibi hakları içerir. Buna karşılık, mali haklar; eserin kopyalanması, dağıtılması, sahnelenmesi veya adapte edilmesi gibi ekonomik değer taşıyan kullanımları kapsar. Mali haklar devredilebilirken, manevi haklar genellikle kişiye sıkı sıkıya bağlıdır ve devri mümkün değildir.
Korunma süresi, eseri yaratan kişinin yaşamı boyunca ve ölümünden sonraki 70 yılı kapsar. Bu süre sonunda eser, kamu malı statüsüne geçer. Ancak yapay zekâ gibi insan dışı üreticiler söz konusu olduğunda, eser sahipliği ve bu üretimlerin ne kadar süreyle korunacağı gibi hususlar henüz netleşmemiştir. Teknolojik gelişmeler doğrultusunda bu alanla ilgili hukuki düzenlemelerin yeniden ele alınması beklenmektedir.
Yapay Zekâ ve Eser Sahipliği: İnsan Katkısının Önemi ve Mevcut Yasal Düzenlemeler
Yapay zekâ teknolojilerinin sanat, edebiyat, müzik ve görsel içerik üretiminde aktif şekilde kullanılmaya başlaması, klasik telif hakkı anlayışını ciddi biçimde sorgulatmaktadır. Zira telif hukukunun temelinde yer alan “eser sahibi” kavramı, geleneksel olarak insan iradesine ve yaratıcı emeğe dayalıdır. Bu bağlamda, yapay zekânın tamamen otonom biçimde ürettiği içeriklerin telif korumasından yararlanıp yararlanamayacağı sorusu, günümüz hukukunun en tartışmalı alanlarından biri hâline gelmiştir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda “eser sahibi”, eseri meydana getiren kişi olarak tanımlanmıştır. Mevcut öğretide ve yargı kararlarında hâlâ yaratıcı sürecin insan katkısına dayanması gerektiği yönünde bir kanaat hakimdir. Bu çerçevede, yapay zekânın kendi başına oluşturduğu bir içeriğin, telif korumasına tabi olabilmesi için, insan tarafından yönlendirilmiş yaratıcı bir katkı barındırması aranmaktadır.
Uluslararası hukukta da benzer bir tutum göze çarpmaktadır. Nitekim, ABD Telif Hakkı Ofisi (USCO) 2023 yılında aldığı kararlarla, yalnızca yapay zekâ tarafından üretilmiş ve insan katkısı içermeyen eserlerin telif hakkı koruması kapsamında değerlendirilemeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Avrupa Birliği’nde ise henüz bu alanda ortak ve bağlayıcı bir düzenleme oluşturulamamış olmakla birlikte, genel eğilim insanın yaratıcı müdahalesini esas alan bir yaklaşım yönünde şekillenmektedir.
Bu gelişmeler doğrultusunda, yapay zekâ destekli içeriklerin hukuki korumadan yararlanabilmesi için, insanın üretim sürecinde yönlendirici rol üstlenmesi, seçimler yapması ve estetik kararlarla yaratıcı süreci kontrol etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, tamamen yapay zekâ tarafından oluşturulan içerikler telif hukuku kapsamında değerlendirilemeyebilir ve kamu malı niteliği kazanabilir. Bu bağlamda, hukukçuların, teknoloji alanında faaliyet gösterenlerin ve içerik üreticilerinin birlikte çalışarak yeni normatif çerçeveler oluşturması, kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak öne çıkmaktadır.
Yapay Zekâ Tarafından Üretilen Eserlerin Telif Hakki Rejimi Kapsamında Uluslararası Yaklaşımlar: ABD, AB Ve Çin Örneği
Bir eserin sahibinin kim olduğu, bu eserlerin hukuki korumaya tabi tutulup tutulamayacağı ve insan katkısının bu süreçteki rolü gibi konular, uluslararası alanda giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu bağlamda, ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Çin gibi büyük hukuk sistemlerinin konuya yaklaşımları, genel eğilimleri ve farklılıkları ortaya koymaktadır.
ABD Yaklaşımı: İnsan Yaratıcılığına Dayalı Koruma
Amerikan telif hakkı sistemi, telif hakkının yalnızca insan eliyle yaratılan eserleri koruduğu prensibine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu yaklaşım, ABD Telif Hakkı Ofisi’nin (U.S. Copyright Office – USCO) çeşitli kararlarıyla ve mahkeme içtihatlarıyla açıkça ortaya konmuştur.
Özellikle 2023 yılında sonuçlanan Thaler v. Perlmutter davasında, Stephen Thaler, “Creativity Machine” isimli yapay zekâ sisteminin ürettiği bir görsel eser için telif hakkı talebinde bulunmuştur. Ancak ABD Bölge Mahkemesi, eser üzerinde insan katkısı bulunmadığı gerekçesiyle telif hakkı koruması tanınamayacağına hükmetmiştir. USCO da bu kararı destekleyerek, başvuru formlarında yapay zekâ katkısını beyan etmeyen kişilere red kararı uygulamaktadır.
Dolayısıyla, ABD hukukunda bir eserin telif hakkına tabi olabilmesi için insan yaratıcılığı ve zihinsel emeği zorunlu unsur olarak kabul edilmektedir. Yapay zekâ tarafından tamamen otomatik şekilde üretilen içerikler, telif hakkı rejimi dışında bırakılmaktadır.
Avrupa Birliği Yaklaşımı: Temkinli Ve Dengeli Bir Tutum
Avrupa Birliği’nde telif hakkı düzenlemeleri, üye devletler arasında uyumlaştırılmış olsa da, doğrudan yapay zekâ ile üretilen eserlere ilişkin açık bir düzenleme henüz bulunmamaktadır. Ancak mevcut mevzuatın ve yargı kararlarının yorumlanması yoluyla, AB’nin insan katkısını esas alan bir yaklaşımı benimsediği görülmektedir.
AB Adalet Divanı, telif hakkı korumasının yalnızca “yaratıcı seçim ve düzenleme” içeren insan faaliyetlerine tanınabileceği yönünde içtihat geliştirmiştir. Buna karşın Avrupa Birliği Komisyonu, 2021 yılında yayımladığı “Yapay Zekâya İlişkin Uyumlaştırılmış Kurallara (Yapay Zekâ Düzenlemesi) Ve Birlik’in Belirli Yasal Düzenlemelerinin Değiştirilmesine Yönelik Avrupa Parlamentosu Ve Avrupa Birliği Konseyi Tüzüğü’nde”, yaratıcı alanlarda YZ’nin artan rolüne dikkat çekmiş ve yeni hukuki düzenlemelerin gerekliliğine vurgu yapmıştır.
AB, insan katkısının belirli düzeyde olduğu yapay zekâ destekli eserleri sınırlı şekilde koruma eğilimindedir.
Çin Yaklaşımı: Yenilikçi Ve Pragmatik Bir Model
Çin, yapay zekâ tarafından oluşturulan eserlerin fikrî mülkiyet kapsamında değerlendirilmesi konusunda daha atak ve yenilikçi bir yaklaşım benimsemektedir. 2019 yılında Shenzhen’de görülen bir davada, Dreamwriter isimli yapay zekâ yazılımının hazırladığı bir haber içeriğinin telif hakkı ile korunabileceği yönünde hüküm verilmiştir. Davalı şirketin, bu içeriği izin almadan kendi internet sitesinde yayımlaması telif hakkı ihlali sayılmış ve tazminat ödemesine karar verilmiştir. Mahkeme, içeriğin oluşturulmasında insan katkısının bulunduğuna ve bu katkının yaratıcı nitelik taşıdığına dikkat çekmiş, makalenin belli bir orijinalliğe sahip olduğu ve hususiyet şartını taşıdığına kanaat getirerek kararını temellendirmiştir.
Çin’in bu yaklaşımı, yapay zekâ ile üretilen içeriklerin korunmasına daha açık bir model sunmakta ve dijital içerik üretimini teşvik etmesi açısından önemli bir örnek oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, telif hakkı sistemleri açısından ABD ve AB, korumayı insan yaratıcılığı temeline oturturken; Çin, insanın yönlendirici rolünü yeterli kabul ederek yapay zekâ kaynaklı içerikleri daha kolay şekilde koruma kapsamına almaktadır.
Yapay zekâ teknolojilerinin üretim kapasitesi geliştikçe, mevcut telif kurallarının sınırları da giderek zorlanmaktadır. ABD, yaratım sürecinde insan katkısını vazgeçilmez bir unsur olarak görürken; AB daha dengeleyici bir yaklaşım benimsemekte, Çin ise esnekliği ön planda tutan bir model izlemektedir. Bu çerçevede, farklı hukuk sistemlerinin ortak bir zeminde buluşması, yaratıcı endüstrilerin sürdürülebilirliği açısından kritik bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
İlerleyen dönemde, yapay zekâ destekli üretimlere özgü, insan katkısıyla teknolojik üretimi birlikte kapsayacak “sui generis” nitelikte yeni bir hak rejimi oluşturulması, telif hukukunda köklü bir dönüşümü beraberinde getirebilecektir.
Türk Hukukunda Durum: Mevcut Mevzuat Ve Olası Reform İhtiyaçları
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK), eser sahibini “eseri ortaya koyan kişi” olarak tanımlar (m.1/B-b). 2004 yılında yapılan düzenlemeyle “gerçek kişi” ifadesi metinden çıkarılmış olsa da, doktrinde ve yargı kararlarında hâkim olan görüş, eser niteliğindeki ürünlerin yalnızca insan zihninin özgün ve kişisel yaratıcılığına dayanabileceği yönündedir. Bu bağlamda, yapay zekânın herhangi bir insan katkısı olmadan ürettiği içerikler, mevcut telif hukuku sistemi içinde eser olarak nitelendirilmemekte ve koruma kapsamına girmemektedir.
Öte yandan, yapay zekânın sadece bir yardımcı araç olarak kullanıldığı; yani içerik üretim sürecinde seçim, yönlendirme ve yaratıcı tercihlerin insana ait olduğu durumlarda, eser sahibi olarak insan kabul edilmekte ve ilgili haklar bu kişiye tanınmaktadır. Ancak bu ayrımı pratikte net bir şekilde uygulamak güçtür. Teknolojik gelişmeler ilerledikçe, insan katkısının sınırlarını belirlemek ve hukuki değerlendirme yapmak giderek karmaşık hale gelmektedir.
Yapay zekânın kendi başına eser ortaya koyma yeteneği, geleneksel telif hakkı kavramlarını sorgulatmakta ve “yaratıcılık”, “özgünlük” ile “hak sahibi” tanımlarının tekrar ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de bu konuda henüz açık ve özel bir hukuki düzenleme bulunmadığından, yapay zekâ tarafından oluşturulan eserlerin kamu malı mı sayılacağı yoksa belirli koşullarla koruma altına mı alınacağı hâlâ net değildir.
Bazı ülkeler, yapay zekâ ile üretilen içeriklerde hak sahipliğini, sistemi geliştiren veya programlayan kişilere vermeyi tercih ederken; diğer bazı ülkeler bu tür eserleri doğrudan kamu malı olarak kabul etmektedir. Avrupa Birliği ise 2024’te yürürlüğe giren Yapay Zekâ Yasası ile yapay zekâ sistemlerinde güvenlik ve şeffaflık prensiplerini belirlemiş olsa da, telif hakkı alanında henüz özel bir mevzuat getirmemiştir.
Bu durum, Türkiye’de teknolojik ilerlemeler ışığında kanun yapıcıların bu konuyu yeniden değerlendirmesini zorunlu kılmaktadır. Böyle bir reform, hem yaratıcıların hem de kullanıcıların hukuki açıdan daha sağlam bir zeminde hareket etmelerini sağlayacaktır. Bu kapsamda özellikle şu noktalar göz önünde bulundurulmalıdır:
- İnsan katkısının derecesine göre eser tanımının ve hak sahipliğinin yeniden belirlenmesi,
- Tamamen yapay zekâ tarafından üretilen eserler için sınırlı süreli özel koruma ya da özgün bir “sui generis” hak modelinin oluşturulması,
- Kamu malı prensibi ile yaratıcı sektörlerin teşvik edilmesi arasında dengeli bir politika geliştirilmesi.
Sonuç ve Öneriler: Yapay Zekâ Çağında Telif Hakkı Rejiminin Geleceği
Yapay zekânın sanat, edebiyat, müzik ve tasarım gibi yaratıcı disiplinlerde rol almaya başlaması, telif hakkı sistemini sadece teknik açıdan değil, aynı zamanda temel kavramsal boyutlarda da sorgulatmaktadır. Geleneksel telif hakları, insanın yaratıcı katkısını esas alırken, günümüzde “eser” ile onu ortaya çıkaran “yaratıcı” arasındaki bağın yeniden ele alınması gerekmektedir. Çünkü yapay zekâ, insan müdahalesi olmaksızın dahi özgün ve orijinal sayılabilecek eserler ortaya koyabilmekte; bu durum mevcut hukuk kurallarının yetersiz kaldığı pek çok sorunu gündeme getirmektedir.
Bu doğrultuda, telif hakkı mevzuatının öncelikle insan yaratıcılığına bağlı kalmak yerine, yapay zekâ kaynaklı üretimlerin özgünlüğünü objektif ölçütlerle değerlendirebilecek yeni sınıflandırmalar getirecek şekilde yenilenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, “yapay zekâ destekli eserler” ile “tamamen otonom yapay zekâ üretimleri” arasında net bir ayrım yapılmalıdır. İlk durumda, insan katkısı göz önünde bulundurularak mevcut telif hakkı sistemine benzer koruma mekanizmaları uygulanabilirken; tamamen bağımsız yapay zekâ üretimlerinde hak sahipliği konusu, veri sağlayıcılar, yazılım geliştiriciler veya algoritma sahipleri arasında tartışmaya açık bir alan olarak kalacaktır.
Ayrıca, yapay zekâ ürünlerinin telif hakkı korumasının dışında tutulması, uzun vadede hem yaratıcı sektörlerde yapay zekâ kullanımını engelleyebilir hem de ekonomik değeri olan eserlerin korumasız kalmasına yol açabilir. Bu sebeple, hukukun temel prensiplerinden ödün vermeden, yaratıcı katkıyı esas alan esnek ve yenilikçi bir telif hakkı sistemi oluşturulması gereklidir. Sonuç olarak, yapay zekânın yaratıcı alanlardaki etkisi giderek büyürken, hukuk da bu değişimleri dışlamak yerine, kapsayıcı ve uyumlu şekilde tasarlanmalıdır.
_____________________
China Daily. “AI-Written Article Sparks Copyright Debate.” China Daily, January 9, 2020. https://global.chinadaily.com.cn/a/202001/09/WS5e16621fa310cf3e3558351f.html.
European Commission. Proposal for a Regulation of the European Parliament and of the Council Laying Down Harmonised Rules on Artificial Intelligence (Artificial Intelligence Act) and Amending Certain Union Legislative Acts. COM(2021) 206 final. Brussels, April 21, 2021. https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A52021PC0206.
Managing IP. “China and Artificial Intelligence: Can AI-Created Works Be Copyrighted?” Managing Intellectual Property, March 17, 2020. https://www.managingip.com/article/2a5bqo2drurt0bxjhvcw4/china-artificial-intelligence-can-ai-created-works-be-copyrighted.
Mathur, A. (2023, December 11). Case Review: Thaler v. Perlmutter (2023). Center for Art Law. Retrieved from https://itsartlaw.org/
Özdal, M. A. (2024). Yapay zekâ ile üretilen görsel ve illüstrasyon eserlerinin telif hakları ve kişisel veri güvenliği. Dijital Yönetişim Araştırmaları Dergisi, 4(1), 7–31. https://doi.org/10.56723/dyad.1330177
Özkan, A. (2023). Yapay zekâ tarafından üretilen fikir ve sanat ürünlerinin korunması. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, (164)
United States Copyright Office. Copyright and Artificial Intelligence: Part 2 – Copyrightability: A Report of the Register of Copyrights. January 2025. https://www.copyright.gov.