Sözleşmeler hukukuna hâkim olan en önemli ilkelerden birisi ahde vefa (pacta sunt servanda) ilkesidir. Bu ilke, sözleşmenin taraflarının şartlar ne olursa olsun sözleşmede yüklendiği edimlere sıkı sıkıya bağlı kalarak sözleşmeye uyması gerektiğini ifade etmektedir. Ancak bu ilke, borçlu aleyhine olacak şekilde borç ilişkisine tek taraflı bakılmasına sebebiyet vermektedir. Zira, özellikle savaş, kıtlık, deprem, doğal afet, ağır enflasyon gibi borçlunun öngöremediği ve önleyemeyeceği olağanüstü olayların olumsuz etkilerini tek başına borçluya yüklemek ve sırf ahde vefa ilkesi gereği edimini aynen ifa etmesini beklemek hakkaniyete ve taraflar arasında eşitlik ilkesine de aykırı olarak değerlendirilerek eleştirilmektedir. Bu kapsamda ahde vefa ilkesinin sınırını, sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması anlamına gelen clausula rebus sic stantibus ilkesi oluşturmaktadır. Birbiriyle çelişen bu iki ilkeden ilki, şartlar değişmiş olsa dahi sözleşmenin geçerliliğini koruduğu gerekçesiyle borçlunun edimini aynen ifa etmesine; diğeri ise, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasını ve bu sayede edimler arasındaki dengeyi sağlayarak hakkaniyete hizmet etmeyi amaçlamaktadır.
1. Tanım
Sözleşmenin değişen şart ve durumlara uyarlanmasına, sözleşmenin uyarlanması denir. Modern doktrin clausula rebus sic stantibus kavramından, sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasını anlamaktadır. Sözleşmenin uyarlanması; sonradan ortaya çıkan ve sözleşme hükümlerinin aynen uygulanmasını fiilen veya hukuken olanaksız hale getiren sebeplerle, sözleşmenin oluşan yeni koşullara uygun hale getirilmesini ifade eder. Sözleşmenin kurulduğu anda mevcut değilken sonradan ortaya çıkan bu sebepler birbirine uymadığından sözleşmenin kurulduğu an ve kurulduktan sonraki an arasındaki uyum çöktüğünden sözleşmeden beklenen ihtiyaçlar da karşılanamaz hale gelmektedir.
Uyarlama geleceğe ilişkin bir kavram olup genel itibariyle sürekli borç ilişkisi kuran sözleşmelerde uygulama alanı bulmaktadır. Bunlardan en önemlileri kira, hizmet ve eser sözleşmeleridir. Örneğin beş yıl süreyle kira sözleşmesi kuran ve kira ücretinin değişmeyeceğini taahhüt eden kiralayan, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan yüksek enflasyon sebebiyle kira ücretinin sembolik hale gelmesi sonucunda sözleşmenin yeni şartlara uyarlanmasını talep etme ihtiyacı duyabilmektedir. Benzer şekilde sabit fiyatla ve belirli aralıklarla mal teslimini yüklenen satıcı veya götürü bedel üzerinden toplu konut yapımını üstlenen yüklenici için sonradan ortaya çıkan yüksek enflasyon nedeniyle malın veya inşaat malzemesinin tahmin edilenden çok yüksek miktarda pahalanmasında da durum benzerdir.
2. Türk Hukukunda Sözleşmenin Uyarlaması
Sözleşmenin akdedilmesinden sonra ortaya çıkan ve tarafların sözleşmeden beklentilerine uymayan, taraflardan sözleşme ile bağlı kalmalarının beklenemeyeceği durumlarda karşılaşılan sorunun ahde vefa ilkesi ile çözülemeyeceği anlaşıldığından Türk Medeni Kanunun 2. maddesi ile düzenlenmiş olan dürüstlük kuralı gözetilerek Türk Borçlar Kanunu, hukuk doktrini ve yargı kararları uyarlamayı kabul etmektedir. Nitekim, kanun koyucu “Aşırı İfa güçlüğü” başlığını taşıyan TBK. m.138’de uyarlamayı genel hüküm olarak düzenlemiştir. Söz konusu maddeye göre:
“Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.”
Borçlar Kanunu 138. madde gerekçesinde aranan şartlar şu şekildedir:
- Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır. Burada ölçüt; somut olayın tüm özelliklerine göre taraflardan öngörünün beklenip beklenemeyeceğidir.
- Söz konusu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır. Sözleşmenin kurulduğu andaki şartlar daha sonra olağanüstü bir şekilde değişmiş olsa dahi bu değişiklik borçludan kaynaklanan bir sebeple gerçekleşmişse artık TBK m. 138 hükmü uyarınca uyarlama talep edilmesi mümkün olmayacaktır.
- Söz konusu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır. Uyarlama için edimler arasında meydana gelen dengesizliğin ağır olması ve açık olması gerekir ve dengesizliğin ayrıca katlanılmaz olması aranmaz.
- Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.
Madde metninden de anlaşıldığı üzere kanunun düzenlemesi karşısında taraflar sözleşmenin uyarlanmasını ancak hâkimden talep edebilecek, yani bir uyarlama davası açmak yoluyla sağlayabileceklerdir. Sözleşmenin uyarlanması talebi, yenilik doğuran bir hakkın kullanılması niteliğindedir ve dolayısıyla yenilik doğuran haklarla ilgili özellikleri taşır. Bu sistemde uyuşmazlık hâkimin önüne gelmeden önce uyarlama açısından tarafların bir hakkı bulunmamaktadır. Sözleşmenin taraflarından birinin bir dilekçe ile mahkemeye başvurması üzerine, sözleşmenin uyarlanması süreci başlamış olacaktır. Nitekim taraflardan birinin sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması talebi karşısında hâkim öncelikle sözleşmede, daha sonra kanunda, uyarlamaya ilişkin bir hüküm bulunup bulunmadığını araştıracak ve hem sözleşmede hem de kanunda bir hüküm yoksa ancak o takdirde sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasının gerekip gerekmediğini inceleyecektir. Yargıtay da bu görüştedir:
“… Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı takdirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir.”
Bu noktada hâkimin soyut olarak değil; somut olayın tüm durumları ve özellikle de tarafların menfaati dikkate alınarak bir değerlendirme yapması gerekecektir. Hâkimin bu değerlendirmeyi yaparken sadece sözleşmenin içeriğinden hareket etmesi, tarafların mali durumu gibi sözleşme içeriğine dâhil olmayan durumları dikkate almaması gerekir. Hâkim, TMK m.2/1 hükmüne göre, dürüstlük kuralı çerçevesinde sözleşme boşluğunu tamamlamalıdır.
Hâkimin yapılan yargılama sonucunda sözleşmenin uyarlanmasına karar vermesi ve sözleşme edimleri arasında yer alan aşırı nisbetsizliğin giderilmesi yönündeki hükmü ise inşai nitelikte bir karardır. Hâkimin inşai nitelikteki kararı hükmün verilmesi ile kendiliğinden hüküm doğurur bu kararın ayrıca icra edilmesine gerek yoktur. Uyarlama sonunda ya sözleşme içeriğinin değiştirilmesine ya da sürenin uzatılıp, kısaltılmasına karar verir. Sözleşmenin vaktinden önce feshi de hukuki niteliği itibariyle sözleşmenin süresinde yapılan bir değişikliktir. Uyarlamanın mümkün olmadığının anlaşılması halinde ise sözleşme taraflar dönme haklarını kullanabileceklerdir.
Uyarlama hakkının muhatabı, karşı tarafın yapmış olduğu uyarlama bildirimi üzerine hâkime başvurarak aşırı ifa güçlüğü koşullarının oluşmadığını ve bu nedenle uyarlama bildiriminin geçersiz olduğunu tespit ettirebilir. Bu durumda hâkimin uyarlama şartlarının mevcut olup olmadığını tespit edeceği bu dava menfi tespit davası olacaktır.
3. Sonuç
Clausula rebus sic stantibus, sözleşmelerin uyarlanmasını sağlayan önemli bir hukuk ilkesi olup sözleşmenin kurulduğu sırada mevcut değilken sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan ve aşırı ifa güçlüğüne sebep olan değişen koşulları gözeterek taraflar arasındaki dengenin yeniden kurulmasını amaçlar. Türk hukukunda önemli bir yere sahip olan bu kavram, değişen koşullara rağmen edimler arasındaki uyumu gözeterek sözleşmelerin ayakta kalmasını sağlar.
4. Kaynakça
- https://www.yttlaw.com/borclar-hukuku-makaleleri-uyarlama-davasi-bilgi-notu
- DEMİRBOĞA, D. A., Kanun Yoluyla Sözleşmelere Müdahale, Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 6, Aralık 2016, Sayfa: 21-37
- YARGITAY 13. HD E. 2013/16898 K. 2014/18895 T. 13.06.2014