1. GENEL OLARAK MİLLETLERARASI TAHKİM
Kanunda öngörülen konular kapsamında tarafların anlaşarak, aralarındaki uyuşmazlığın çözümünü devletin resmi yargı organları yerine hakem adı verilen özel kişilere bıraktıkları alternatif çözüm yöntemine tahkim denilmektedir.
Globalleşmenin büyük bir hızla arttığı dünyamızda, özellikle sınır ötesi faaliyetlerin artmasıyla, uluslararası boyutta ortaya çıkan riskleri en aza indirmek ve uluslararası ticareti kolaylaştırmak için bir hukuki çerçeve oluşturulması önem arz etmektedir.
Milletlerarası ticari uyuşmazlıkların çözümünde tahkimin çok sık tercih edildiği görülmektedir. Nitekim taraflar, karşı tarafın mahkemelerinin yetkili olmasına sıcak bakmamakta, karşı tarafın mahkemeleri tarafsızlık, bağımsızlık ve yargılama bakımından sorunlu olmasa da, avantajı karşı tarafa vermemek için uygulamada karşı tarafın mahkemelerinin yetkili olmasına razı gelmemektedirler.
Davalı ve davacı taraflar, taraf vekilleri ve hakemlerin tamamen farklı hukuk sistemlerinden gelen kişiler olması, milletlerarası tahkim uygulamasında oldukça sık rastlanılan bir durumdur. Bunun sonucu olarak milletlerarası tahkim yargılaması, farklı hukuk sistemlerinden ve kültürlerden gelen kişilerin buluştuğu bir yargılama yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türk hukukunda milletlerarası tahkim ve milli tahkim ayrı mevzuatlarda düzenlenmektedir. Milletlerarası Tahkim Kanunu (bundan sonra “MTK” olarak anılacaktır), yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu Kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanmaktadır.
Yabancılık unsuru MTK madde 2’de tanımlanmıştır. Buna göre, “Aşağıdaki hâllerden herhangi birinin varlığı, uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıdığını gösterir ve bu durumda tahkim, milletlerarası nitelik kazanır.
- Tahkim anlaşmasının taraflarının yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerlerinin ayrı devletlerde bulunması.
- Tarafların yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerlerinin;
a) Tahkim anlaşmasında belirtilen veya bu anlaşmaya dayanarak tespit edilen hâllerde tahkim yerinden,
b) Asıl sözleşmeden doğan yükümlülüklerin önemli bir bölümünün ifa edileceği yerden veya uyuşmazlık konusunun en çok bağlantılı olduğu yerden, başka bir devlette bulunması. - Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşmeye taraf olan şirket ortaklarından en az birinin yabancı sermayeyi teşvik mevzuatına göre yabancı sermaye getirmiş olması veya bu sözleşmenin uygulanabilmesi için yurt dışından sermaye sağlanması amacıyla kredi ve/veya güvence sözleşmeleri yapılmasının gerekli olması.
- Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşme veya hukukî ilişkinin, bir ülkeden diğerine sermaye veya mal geçişini gerçekleştirmesi.”
2. MİLLETLERARASI TAHKİMDE HAKEM KARARLARININ NİTELİĞİ
Uluslararası ticarete ilişkin ya da uygulanması için Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) hükümlerinin seçildiği ihtilafların çözümünde tahkim yolu belirlenmiş olsa dahi, tarafların tahkim yargılaması devam ederken, iç hukuklarının bu yargılama prosedürünü nasıl etkileyecegini bilmemeleri ve tahkim yargılaması sonucu verilecek olan kararın uygulanmasının nasıl gerçekleşeceğinin bilinmemesi, taraflar için halen büyük bir risk teşkil etmektedir.
Belirli durumlarda milli mahkemelerin tahkim yargılamasına dahil edildiği durumlar söz konusu olabilmektedir. Örneğin; tahkim yoluyla görülmekte olan davalar kapsamında milli mahkemelerden ihtiyati tedbir kararları alınabilmekte (MTK m.6), yine milli mahkemeler tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin karar verebilmektedirler. (MTK m.10/B) Diğer taraftan, bir alt başlıkta detaylı olarak anlatılacağı üzere, milli mahkemelerce hakem kararlarının icra edilebilir olduğuna dair belgeler verilmekte (MTK m.15/B), milli mahkemeler nezdinde hakem kararlarına karşı iptal davaları (MTK 15/A), tanıma ve tenfiz davaları (New York Konvansiyonu) açılabilmektedir.
3. MİLLETLERARASI TAHKİMDE HAKEM KARARLARININ İCRASI VE İPTALİ
Bir tahkim davasında nihaî hakem kararının verilmiş olması, milli mahkemelere başvurulamayacağı anlamına gelmez. Zira, yabancı hakem kararları ancak tanıma ve tenfiz yolu ile hüküm doğurup icra kabiliyeti kazanabilmektedir. Bu doğrultuda hakem kararının iptali veya tanınması/tenfizi talebiyle millî mahkemelere başvurulması mümkündür.
Bir tahkim davasının taraflarının millî mahkemelere hiç başvurmamaları da mümkündür; böyle bir durumda hakem kararı millî mahkemelerin kontrolüne tâbi olmaz. Uygulamada, milletlerarası ticarî tahkimde verilen hakem kararlarının davayı kaybeden taraflarca kendiliğinden yerine getirilme oranı yüksektir; pek çok hakem kararı iptal veya tenfiz davasına hiç konu olmadan yerine getirilir. Ancak, bilhassa son yıllarda, hakem kararlarına karşı açılan iptal davalarının sayısında bir artış olduğu gözlenmektedir.
Hakem kararının icrası ve iptali bakımından da milletlerarası tahkim ve milli tahkim ayrımı önemlidir. MTK’nın kapsamına giren hakem kararlarının icrası ve iptali MTK madde 15’e tabiyken; milli tahkim yargılamaları sonucu verilen hakem kararlarının icrası ve iptali HMK (Hukuk Muhakemeleri Kanunu) madde 439’a tabidir.
MTK madde 15/B uyarınca, mahkemeden hakem kararının icra edilebilir olduğuna ilişkin belge alınması gerekmekte olup, gerek MTK, gerekse de HMK uyarınca, hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabilir.
İptal davası, tahkim yargılamasında yapılacak olası hukuka aykırılıklara karşı hakem kararının iptal edilmesine ilişkin açılacak davadır. İptal davası sonucu mahkemenin hakem kararı üzerinde denetiminin gerçekleşebilecek olması, tahkim kurumuna olan güveni arttırır.
MTK’da düzenlenmiş olmasına rağmen, HMK’da taraflara hakem kararının iptali davası açmaktan feragat etme imkanı düzenlenmemiştir.
MTK madde 15/B uyarınca, iptal davası için öngörülen sürenin geçmesi veya tarafların iptal davası açmaktan feragat ettiği hâllerde, hakem kararının icra edilebilmesi için, mahkemece hakem kararının icra edilebilir olduğuna ilişkin belge verilmesi gerekmektedir. Mahkeme, bu belgenin verilip verilmeyeceğini incelerken hakem kararının Türk hukukuna göre tahkime elverişli olup olmadığını ve kararın kamu düzenine aykırı olup olmadığını re’sen dikkate alır. Bu hâlde mahkemece aksine karar verilmedikçe, inceleme dosya üzerinden yapılır.
Hakem kararına dayalı olarak ilâmlı icra takibi başlatıldıktan sonra hakem kararına karşı iptal davası açılmasına rağmen icra takibi durdurulmazsa, icra emrine karşı icra mahkemesine süresiz şikâyete gidilebilir ve icra takibi iptal edilebilir.
Bu hususta; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 21.06.2012 tarihli, 2012/5706 E. 2021/5954 K. sayılı kararında “Bu durumda mahkemece yukarıda anılan yasanın 1. maddesi gereğince, hakem heyetince uyuşmazlıkta Milletlerarası Tahkim Kanununun uygulanmasının seçildiği ve bu yasanın 15. maddesi gereğince borçlu tarafından kararın iptali için Kadıköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/731 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı nazara alınarak şikayetin kabulü gerekirken, olayda uygulama yeri bulunmayan HMK.nun 439. maddesi gereğince inceleme yapılarak şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir” denilmiştir.
MTK m. 15/B uyarınca, iptal davası için öngörülen sürenin geçmesi, tarafların iptal davası açmaktan feragat etmesi ya da, iptal davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra asliye hukuk mahkemesi, hakem kararının icra edilebilir olduğuna ilişkin bir belgeyi istemde bulunan tarafa verir.
MTK madde 3 uyarınca, bu kanunda mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde, davalının yerleşim yeri veya olağan oturma yeri ya da işyerinin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi; davalının Türkiye’de yerleşim yeri, olağan oturma yeri veya işyeri yoksa İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi görevli ve yetkilidir.
MTK’dan farklı olarak, HMK bakımından hakem kararına karşı iptal davası açılması kararın icrasını durdurmaz. Ancak taraflardan birinin talebi üzerine hükmolunan para veya eşyanın değerini karşılayacak bir teminat gösterilmek şartı ile kararın icrası durdurulabilir (HMK madde 439/4).
Sonuç olarak, milletlerarası tahkim, sınır ötesi ticaretin ve yatırımların büyümesiyle birlikte giderek daha önemli hale gelen bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olmuştur. Milletlerarası tahkim, uyuşmazlık çözümünü karşı tarafın mahkemelerine bırakmak istemeyen taraflarca giderek daha çok tercih edilmekle birlikte, tahkim süreçlerinin şeffaflık ve maliyet gibi konularda eleştirilerle karşı karşıya olduğu da göz ardı edilmemelidir. Hakem kararlarının icrası ve iptali ile getirilen sınırlı denetim mekanizmaları, hem hakem kararlarının etkin uygulanmasını hem de hukuk devleti ilkesinin korunmasını sağlamaktadır. Gelecekte, küresel iş dünyasındaki dinamiklere paralel olarak tahkim yöntemlerinin daha da gelişmesi, adil ve yenilikçi çözümler sunması beklenmektedir.
Kaynakça
● Akıncı, Z. (2020). Prag Kuralları ve Milletlerarası Tahkim, Public and Private International Law Bulletin, 40(1): 481–495
● R.G. 05.07.2001, 24453.
● Aydoğan, Aykut. Mîlletlerarası Tahkîm Kanunu Kapsamında Cereyan Eden Tahkîm Usulü. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, 2002.
● Ataman Figanmeşe, İnci. “Milletlerarası Ticarî Hakem Kararlarının İptal Ve Tenfiz Davaları Yoluyla Mahkemelerce Mükerrer Kontrole Tâbi Tutulmaları Sorunu Ve Bu Sorunun Giderilmesine Yönelik İki Öneri” Public and Private International Law Bulletin, Volume: 31, Issue: 2, 35-81
● Yeşilırmak, Ali, Türkiye’de Ticari Hayatın ve Yatırım Ortamının İyileştirilmesi İçin Uyuşmazlıkların Etkin Çözümünde Doğrudan Görüşme, Arabuluculuk, Hakem-Bilirkişilik ve Tahkim: Sorunlar ve Çözüm Önerileri, XII Levha, 2011, s.122.