Giriş
Türk Borçlar Kanunu’nun 2011 yılında yürürlüğe giren 6098 sayılı yeni düzenlemesi, “sözleşmenin devri” kurumunu ilk kez açık bir şekilde düzenlemiştir. Eski Borçlar Kanunu döneminde sözleşmenin devri açıkça düzenlenmemiş, buna karşın doktrin ve Yargıtay kararları ile tarafların sözleşme özgürlüğü ilkesi uyarınca bu yönde tasarruflarda bulunabileceği kabul edilmiştir. Ancak bu dönemde sözleşmenin devri, alacağın temliki ve borcun nakli hükümleriyle açıklanmaya çalışılmış ve uygulamada önemli belirsizlikler doğmuştur. Yeni kanun ile birlikte bu belirsizlik ortadan kaldırılmış, sözleşmenin devri sui generis (kendine özgü) bir sözleşme türü olarak hüküm altına alınmıştır.
Sözleşmenin devri, uygulamada özellikle şirket birleşmeleri, işyeri devri, kira ilişkilerinin sürdürülmesi gibi durumlarda büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple konunun doktrin ve yargı içtihatları ışığında incelenmesi gerekmektedir.
I. Kavram ve Hukuki Çerçeve
1. Tanım
Türk Borçlar Kanunu’nun 205. maddesi uyarınca sözleşmenin devri, devreden tarafın sözleşmedeki tüm hak ve borçlarıyla birlikte üçüncü bir kişiye sözleşmedeki taraf sıfatını bırakmasıdır. Bu devir, devreden, devralan ve sözleşmede kalan olmak üzere üçlü bir taraf ilişkisi doğurur.
2. Hukuki Nitelik
Sözleşmenin devri, üç taraflı sui generis bir sözleşmedir. Kombinasyon teorisi, sözleşmeyi alacak ve borçların birleşimi olarak görüp alacağın devri + borcun nakli ile açıklamaya çalışsa da; doktrinde ağırlıklı görüş birlik teorisi yönündedir. Buna göre sözleşme, sadece borç ve alacaklardan ibaret olmayıp yenilik doğuran hak ve yükümlülükleri de içerdiğinden tek bir işlemle devredilebilir.
II. Şartlar ve Şekil
1. Geçerli ve Devredilebilir Bir Sözleşme
Sözleşmenin devri için öncelikle geçerli bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Şahsa sıkı sıkıya bağlı borç ilişkileri (örneğin, sanatçının eser üretimi veya marangozluk gibi kişisel yeteneğe dayalı edimler) devredilemez. Ayrıca taraflar sözleşmede devir yasağı öngörebilirler.
2. Tarafların Uygun İrade Beyanları
Devir işlemi, devreden, devralan ve sözleşmede kalan tarafın irade açıklamalarıyla gerçekleşir. TBK m.205/2’ye göre, sözleşmede kalan tarafın önceden verdiği izin veya sonradan onayı geçerlidir. Bu rızanın açık veya zımni olması mümkündür. Ancak rızanın hukuki belirsizliğe yol açmaması için doktrinde düzenleme önerileri vardır.
3. Şekil
TBK m.205/3’e göre devir sözleşmesinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır. Örneğin, resmi şekilde yapılması gereken taşınmaz satış vaadi sözleşmesi devredilmek istendiğinde, devir işleminin de resmi şekilde yapılması gerekir.
III. Devrin Sonuçları
1. Taraflar Bakımından
Devir ile birlikte devreden taraf sözleşmeden doğan hak ve borçlardan çıkar; devralan tüm hak ve yükümlülükleri üstlenir. Devredenin daha önce doğmuş borçlarından sorumluluğu sona erer. Yenilik doğuran haklar da devralana geçer.
2. Borç İlişkileri Bakımından
Sözleşmenin devri ile birlikte alacak, borç, yenilik doğuran haklar ve fer’i haklar (rehin, kefalet vb.) devralana geçer. Ancak kefalet gibi özel düzenlemelere tabi hakların geçişi için ayrıca yazılı rıza aranır.
IV. Özel Düzenlemeler
1. İş Sözleşmesinin Devri (TBK m.429)
İş sözleşmesinin devri işçinin yazılı rızasına bağlanmıştır. İşçinin korunması amacıyla bu düzenleme getirilmiştir. İş sözleşmesinin devri, fesih sonucunu doğurmaz, işçi kıdem ve ihbar tazminatı talep edemez. Ancak işçi devri kabul etmezse işveren tek taraflı olarak fesih yoluna gidemez.
2. Kira Sözleşmesinin Devri (TBK m.323)
Kiracının kira ilişkisini devredebilmesi için kiraya verenin yazılı rızası şarttır. İş yeri kiralarında kiraya veren haklı bir sebep olmadıkça rızadan kaçınamaz. Devreden kiracı, işyeri kiralarında en fazla iki yıl süreyle devralan ile birlikte müteselsilen sorumlu olur.
V. Benzer Kurumlarla Karşılaştırma
- Sözleşmeye Katılma: Mevcut sözleşmeye üçüncü bir kişi eklenir, devreden taraf çıkmaz.
- Yenileme: Eski borç sona erer, yerine yeni bir borç doğar. Sözleşmenin devrinde ise ilişki devam eder.
- Alacağın Devri: Sadece alacak hakkı geçer, sözleşmeden doğan tüm borçlar geçmez.
- Borcun Üstlenilmesi: Yalnızca borç kısmı üstlenilir.
- Alt Sözleşme: Asıl sözleşmeden bağımsız, fakat ona bağlı yeni bir sözleşme kurulur. Devreden taraf ilişkiden çıkmaz.
VI. Karşılaştırmalı Hukuk ve Uygulama
Avrupa ülkelerinin çoğunda sözleşmenin devri açıkça düzenlenmemiştir, ancak doktrin ve içtihatlarda kabul edilmektedir. Avrupa Sözleşme Hukuku İlkeleri (PECL) ve UNIDROIT İlkeleri’nde ise sözleşmenin devri açıkça düzenlenmiştir. Türk hukukunda kanuni düzenlemenin varlığı, özellikle şirket birleşmeleri, kira ilişkileri ve işyeri devirlerinde uygulamada büyük kolaylık sağlamaktadır.
Sonuç
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, sözleşmenin devri kurumunu düzenleyerek uzun yıllar doktrin ve içtihatlarla doldurulan boşluğu gidermiştir. Sözleşmenin devri, tarafların iradesine dayalı olarak sözleşme ilişkilerinde taraf değişikliğini mümkün kılan önemli bir hukuki araçtır. Özellikle iş ve kira sözleşmelerine ilişkin özel düzenlemelerle zayıf tarafın korunması amaçlanmıştır. Ancak uygulamada, rızanın şekli, önceden verilen rızanın bildirim koşulları gibi konularda belirsizlikler devam etmektedir. Bu nedenle doktrin ve yargı içtihatlarının gelişimiyle sözleşmenin devri kurumunun sınırları daha da netleşecektir.
Kaynakça
- Berna Öztürk, Sözleşmenin Devri, TBB Dergisi, 2016 (125), s. 263-294.
- Haluk N. Nomer, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul, 2015.
- Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 20. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2013.
- Oğuzman / Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2014.
- Kılıçoğlu, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 2012.
- Yavuz, Cevdet, Türk Borçlar Hukuku Şerhi, Beta Yayınları, İstanbul, 2014.
- Yargıtay 3. HD, 14.10.2004, E.9645, K.10945.
- Yargıtay 9. HD, 12.07.2006, E.1892, K.20661.
- Yargıtay 9. HD, 16.06.2008, E.41042, K.15622.