Uluslararası tahkimde taraflar çoğunlukla farklı hukuk sistemlerinden gelir ve bu durum delil toplama aşamasında çeşitli zorluklar ve anlaşmazlıklara neden olabilir. Anglo-Sakson hukukunun kapsamlı ve ayrıntılı delil keşfi uygulamaları ile Kıta Avrupası’nın daha sınırlı ve hakem denetimine dayalı yaklaşımı arasında önemli bir denge kurma gerekliliği doğmuştur. İşte bu ihtiyaca cevap olarak, 1999 yılında Uluslararası Barolar Birliği (IBA) tarafından hazırlanan ve en son 2020 yılında güncellenen “International Bar Association Rules on the Taking of Evidence in International Arbitration” isimli kurallar seti ortaya çıkmıştır. Bu yazıda, IBA Kuralları’nın tahkim süreçlerinde nasıl uygulandığını, sağladığı avantajları ve karşılaştığı eleştirileri detaylıca inceleyeceğiz.
IBA Kuralları Nedir? Neden Önemlidir?
IBA Kuralları, her ne kadar bağlayıcı hukuki normlar arasında yer almasa da, uluslararası tahkimde delil toplama sürecine ilişkin uygulamada en çok başvurulan “soft law” kaynaklarından biridir. Taraflar, bu kuralları tahkim anlaşmasına veya uygulanacak usul hükümlerine doğrudan entegre edebileceği gibi, hakem heyeti de yargılamayı yönlendiren bir kılavuz olarak benimseyebilir. Kuralların temel amacı, delil toplama bakımından taraflar arasında adil bir denge sağlamak ve hakem heyetine hem esneklik hem de öngörülebilirlik sunmaktır.
Uygulama alanı oldukça geniş olan IBA Kuralları; belge ibrazı ve belge taleplerinin yönetimi (Document Production), tanık beyanlarının alınması ve çapraz sorgu yöntemleri, bilirkişi delillerinin sunumu ile tahkimde, aynı konuda farklı taraflarca görevlendirilen bilirkişilerin, hakem heyeti huzurunda bir araya gelerek eşzamanlı şekilde görüşlerini açıklamaları ve kendilerine yöneltilen soruları cevaplamaları anlamına gelen ortak bilirkişi oturumları, delillerin hangi aşamada ve hangi usulde sunulacağı, ayrıca delillerin kabul edilebilirlik kriterleri gibi başlıklarda yol gösterici rol üstlenmektedir.
Pratikte IBA Kuralları Nasıl Uygulanıyor?
Uygulamada IBA Kuralları, çoğunlukla tahkim yargılamasının başında taraflarca üzerinde mutabık kalınarak sürece entegre edilir. Bazı durumlarda ise hakem heyeti, tarafların açık bir anlaşması olmasa dahi, bu kuralları delil toplama bakımından yol gösterici bir çerçeve olarak benimseyebilir. Hakemler, kurallardaki belge ibrazı, tanık beyanı, bilirkişi delili ve delil sunma takvimi gibi hükümleri, somut uyuşmazlığın ihtiyaçlarına göre uyarlayarak uygular. Böylece, farklı hukuk geleneklerinden gelen taraflar arasında delil toplama usullerinin dengelenmesi ve sürecin daha öngörülebilir, tutarlı ve verimli ilerlemesi sağlanır.
Belge Talebi: Redfern Schedule
Uluslararası tahkimde belge ibrazı talepleri, sıklıkla “Redfern Tablosu” olarak bilinen yapılandırılmış formatta sunulur. Bu format, her bir belge veya belge grubunun ayrı satırlarda yer aldığı ve dört ana sütun üzerinden organize edildiği bir sistem sunar. İlk sütunda talep edilen belgenin tanımı yapılırken, ikinci sütunda belgenin talep edilme nedeni ve uyuşmazlıkla bağlantısı açıklanır. Üçüncü sütun, karşı tarafın talebe ilişkin görüş veya itirazlarını içerir; son sütun ise hakem heyetinin kararını gösterir. Bu tablo yaklaşımı, belge taleplerinin şeffaf ve düzenli bir şekilde ele alınmasını mümkün kılar, aşırı veya gereksiz taleplerin önüne geçer ve delil toplama sürecinin etkinliğini artırır. Bununla birlikte, Redfern Tablosu’nun katı formatı bazı durumlarda tarafların argümanlarını yeterince detaylandırmasını zorlaştırabilir; aşırı bürokratik bir görünüm alarak süreci yavaşlatabilir. Ayrıca, belge talebi sürecinde tarafların karşılıklı olarak itiraz ve cevap yazılarıyla tabloyu defalarca güncellemesi, özellikle karmaşık davalarda zaman ve maliyet yükünü artırabilir.
Tanık Beyanı ve Çapraz Sorgu
IBA Kuralları, uluslararası tahkimde tanık beyanları ve çapraz sorgu süreçlerine hem yapı hem de standart kazandırır. Kurallar, tanıkların yazılı beyanlarının açık, tutarlı ve uyuşmazlıkla bağlantılı olmasını öngörürken, taraflara çapraz sorgu yoluyla bu beyanları test etme imkânı tanır. Bu, tanığın ifadesindeki tutarsızlıkları veya eksiklikleri ortaya çıkararak hakem heyetinin olayları daha objektif değerlendirmesine yardımcı olur. Bununla birlikte, süreç bazı eleştirilere de açıktır. Özellikle tanık beyanlarının hazırlanmasında taraf avukatlarının destek ve yönlendirmelerine başvurulabilme ihtimali, ifadelerin doğallığını ve tarafsızlığını zedeleyebilir. Ayrıca, Anglo-Sakson hukuk sistemine aşina olmayan taraflar için çapraz sorgu süreci, yoğun ve baskılayıcı bir atmosfer yaratabilir. Dolayısıyla, IBA Kuralları tanık delillerinin güvenilirliğini ve sürecin şeffaflığını artırmayı amaçlasa da, uygulamada taraf eşitliği ve ifade özgünlüğü bakımından dikkatli bir denge kurulması gerekir.
Kuralların Avantajları
Uluslararası tahkimde delil toplama sürecinde International Bar Association (IBA) Kuralları, taraflar ve hakemler için birçok avantaj sunar. Öncelikle, kurallar süreci standartlaştırarak delil taleplerinin daha düzenli ve öngörülebilir olmasını sağlar; bu da gereksiz anlaşmazlıkların önüne geçer. İkinci olarak, kurallar taraflar arasında şeffaflığı artırır; hangi belgelerin talep edileceği, tanık beyanlarının nasıl alınacağı ve çapraz sorguların kapsamı net bir çerçeveye oturtulur. Üçüncü olarak, sürecin esnek yapısı, farklı hukuk sistemlerinden gelen tarafların haklarını ve prosedürel beklentilerini dengeler. Son olarak, IBA Kuralları delil toplamanın etkinliğini artırırken, aynı zamanda adil ve eşitlikçi bir tahkim ortamı oluşturarak hakem heyetinin kararlarını daha sağlam bir delil temeli üzerine kurmasına imkan tanır.
Eleştiriler ve Tartışmalar
International Bar Association (IBA) Kuralları, uluslararası tahkimde delil toplama sürecini standartlaştırsa da, uygulamada bazı tartışmalara ve eleştirilere de konu olmuştur. Öncelikli eleştirilerden biri, kuralların bazı durumlarda taraflara aşırı dokümantasyon yükü getirebilmesi ve süreci uzatabilmesidir. Bazı hukuk çevreleri, kuralların anglo-sakson delil keşfi kültürüne yakın olması nedeniyle kıta Avrupası sistemlerine göre daha müdahaleci ve yoğun bulmaktadır. Ayrıca, kuralların bağlayıcı olmaması ve hakemlerin takdirine bırakılmış bazı hususlar, uygulamada belirsizlik yaratabilmektedir. Öte yandan, kuralların esnekliği ve taraflar arası müzakereye izin vermesi, eleştirmenlerce hem bir avantaj hem de potansiyel bir zorluk olarak görülmektedir. Bu tartışmalar, IBA Kuralları’nın uluslararası tahkimdeki rolünü sürekli olarak değerlendirme ve geliştirme ihtiyacını gündeme taşımaktadır.
Türkiye’de IBA Kuralları’nın Uygulanması
Türkiye’de milletlerarası tahkim yargılamaları, esas itibarıyla 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (MTK) ve tarafların seçtiği usul kuralları çerçevesinde yürütülür. Türk hukuku, Kıta Avrupası sistemine özgü olarak, delillerin büyük ölçüde hakem veya hâkim tarafından yönetildiği bir anlayışı benimser. Buna karşılık, IBA Kuralları, Anglo-Sakson hukukundaki “discovery” mekanizmasının esnek bir uyarlamasını tahkim sürecine entegre eder. Bu nedenle, Türkiye’de milletlerarası tahkimde IBA Kuralları’nın uygulanması, özellikle farklı hukuk geleneklerinden gelen taraflar arasında ortak bir usul dili oluşturması bakımından önemli bir avantaj sağlar. Belge sunma taleplerinin sistematik bir formatta yapılması, tanık beyanlarının yazılı olarak alınması ve çapraz sorgunun daha yapılandırılmış şekilde yürütülmesi, yargılamayı hem öngörülebilir hem de verimli kılar. Ayrıca, delil toplama sürecinde şeffaflığı artırır ve taraflar arasında fırsat eşitliği sağlar.
Bununla birlikte, Türk usul hukuku alışkanlıkları ile IBA Kuralları’nın yaklaşımı arasında bazı yapısal farklılıklar bulunur. Türk hukukunda delil toplama süreci büyük ölçüde hâkim/hakem tarafından yönlendirilir ve tarafların belge talep etme yetkisi sınırlıdır. IBA Kuralları ise tarafların belirli belgeler için doğrudan talepte bulunmasına olanak verir; bu durum, belge talep kültürüne alışık olmayan taraflarda gereksiz geniş talepler veya stratejik oyalama girişimleri doğurabilir.
Ayrıca, IBA Kuralları’nda yer alan “belgenin davayla ilgili ve önemli olması” kriterinin değerlendirilmesi, Türk hukukunda yaygın olan “ispat yükü” anlayışıyla her zaman örtüşmeyebilir. Bu da, hakem heyetinin belge talebine ilişkin kararlarının taraflarca öngörülememesi ve usuli adalet algısının zedelenmesi riskini yaratabilir.
Dolayısıyla, Türkiye’de IBA Kuralları’nın uygulanması, tek başına ne tamamen kusursuz bir çözüm ne de sorun kaynağıdır. En sağlıklı yaklaşım, bu kuralların Türk hukukunun emredici hükümleri ve yerleşik usul kültürüyle uyumlu şekilde, gerektiğinde uyarlanarak kullanılmasıdır. Özellikle kurumsal tahkimlerde, taraflar arasında usul anlaşmasına ulaşmak zorlaştığında IBA Kuralları bir uzlaşı zemini sunar. Böylece hem uluslararası standartlardan yararlanılır hem de yerel uygulamaya yabancı, pratikte sorun çıkarabilecek unsurlar bertaraf edilir.
Sonuç
IBA Kuralları, uluslararası tahkimde delil toplama sürecine getirdiği standart, şeffaflık ve öngörülebilirlik sayesinde, farklı hukuk geleneklerinden gelen taraflar için güçlü bir ortak zemin oluşturur. Belge ibrazından tanık beyanına, bilirkişi raporlarından çapraz sorguya kadar pek çok usuli aşamada sunduğu çerçeve, hakem heyetlerinin daha dengeli, sistematik ve verimli bir yargılama yürütmesini kolaylaştırır. Özellikle karmaşık uyuşmazlıklarda, bu standartlar sayesinde tarafların hem sürece güveni hem de ortaya çıkan kararların meşruiyet algısı artar.
Bununla birlikte, kuralların her zaman “tek tip” bir çözüm sunmadığını kabul etmek gerekir. Anglo-Sakson etkisinin hissedildiği belge talebi mekanizması, kıta Avrupası hukukuna alışkın taraflar için fazla kapsamlı; hakem takdirine bırakılan bazı esnek hükümler ise daha belirgin standart arayan taraflar için yetersiz görünebilir. Türkiye özelinde ise, hakem/hâkim odaklı delil toplama kültürü ile taraf odaklı belge talep pratiği arasında uyum sağlamak, hem tarafların usule dair beklentilerini yönetmeyi hem de hakem heyetinin süreci dengelemesini gerektirir.
En nihayetinde, IBA Kuralları ne mutlak bir reçete ne de kusursuz bir prosedür setidir. Asıl değerini, tahkim yargılamalarının somut ihtiyaçlarına uyarlanabildiğinde gösterir. Taraflar ve hakemler, bu kuralları katı bir metin olarak değil; adil yargılanma hakkı, taraf eşitliği ve etkin uyuşmazlık çözümü hedeflerini gözeten esnek bir rehber olarak ele aldığında, uluslararası tahkimde hem usul adaletine hem de yargılamanın verimliliğine önemli katkılar sağlanabilir.
Kaynakça
- IBA Rules on the Taking of Evidence in International Arbitration (2020)
International Bar Association
https://www.ibanet.org - Gary B. Born, International Commercial Arbitration, Kluwer Law International, 3rd Edition (2021)
- Ziya Akıncı, Milletlerarası Tahkim, 7. Baskı, Vedat Kitapçılık (2025)
- ICC Arbitration Rules (2021) https://iccwbo.org
- ISTAC Tahkim Kurallarıhttps://istac.org.tr