Türkiye’de gün geçtikçe artan pay devir işlemleri kapsamında tarafların haklarını ve yükümlülüklerini net bir şekilde ortaya koyabilecek yapıdaki pay devir sözleşmeleri kritik bir rol oynamakta, bu kapsamda imzaya konu pay devir sözleşmelerinde beyan ve tekeffüllerin rolü her geçen gün daha da belirgin hale gelmektedir. Bu sözleşmelerde satıcı ve alıcı açısından mevcut olan riskler göz önüne alındığında belki de en önemlisi karşılığında milyarlar ödenen payların devri sırasında satıcının beyan ve tekeffülleri yani garantilerinin niteliği ve doğruacağı sorumluluğun eksiksiz ve doğru bir biçimde belirlenmesi tavsiye edilmektedir. Bu yazımızda, Türkiye’de pay devir sözleşmelerinde beyan ve tekeffül sorumluluklarının aslında ne anlama geldiğini, hukuki dayanaklarını ve Yargıtay kararları ışığında etkilerini inceleyecek ve uygulamada basit önerilerde bulunacağız.
Beyan ve Tekeffül Kavramlarının Anlamı, Kapsamı ve Önemi
Pay devir sözleşmelerinde beyanlar, tarafların, özellikle de satıcının, alıcıya bildirdiği ve doğru olduğunu taahhüt ettiği unsurlar olup, Tekeffüller ise bu beyanların doğruluğunu garanti ve taahhüt etme, verilen beyanların sorumluluğunu üstlenmektir. Uygulamada bu kavramlar genellikle “representations and warranties” (temsil ve garanti) olarak anılır ve satıcı, devre konu pay ve şirket hakkında bazı kritik hususların doğru olduğunu sözleşmede beyan eder ve tekeffül altına girer.
Pay devir sözleşmelerinde verilen beyan ve tekeffüller ile Satıcı, sadece devredilen payın kendi mülkiyetinde ve takyidattan ari olduğunu değil, aynı zamanda payları devre konu şirketin güncel hukuki, mali, vergisel ve operasyonel durumuna ilişkin de güvenceler de verir. Örneğin, bir pay devir sözleşmesinde satıcı genellikle hedef şirketin usulüne uygun kurulmuş olduğunu, gerekli tüm izin ve ruhsatlara sahip olduğunu, şirketin yönetim kurulu ve genel kurul kararlarının geçerli olduğunu, faaliyetlerin mevzuata uygun yürütüldüğünü ve vergisel, mali ve hukuki açıdan yükümlülüğü bulunmadığını açıkça bildirerek bu beyanlarının doğruluğunu bunları garanti eder. Örneğin finansal tabloların doğruluğu, vergilerin ödenmiş olması, önemli sözleşmelerde ihlal olmaması, dava ve borç gibi risklerin bulunmaması gibi satıcının önemli beyan ve tekeffülleri bulunmaktadır.
Alıcı devraldığı payların ya da şirketin durumunu durum tespiti yaparken verilen veriler satıcının verdiği verilerle sınırlı olduğundan her zaman detaylı şekilde inceleyemeyebileceğinden Satıcının verdiği garantiler, ileride ortaya çıkabilecek risklere karşı alıcının korunmasını sağlar. Dolayısıyla sözleşmede hangi beyanların ve tekeffüllerin yer aldığı, satış bedelinin belirlenmesinde ve risk dağılımında kritik rol oynar; çünkü satıcı tarafından beyan edilen hususların gerçeğe aykırı çıkması ve uyuşmazlık durumlarında alıcı belirli haklara sahip olacaktır.
Türk Hukukunda Beyan ve Tekeffül Sorumluluğu
Türk hukukunda pay devir sözleşmelerine ilişkin özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte, Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve Türk Ticaret Kanunu (TTK) genel hükümleri uygulama alanı bulmaktadır. TBK’nın satım sözleşmelerine ilişkin hükümleri, pay devrinde de kıyasen uygulanmaktadır. Özellikle TBK md. 219, satıcının bildirdiği niteliklerin bulunmaması ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp olması durumunda halinde sorumlu olacağını düzenler.
Pay devri sözleşmelerinde alıcının hakları genellikle sözleşmenin kendisine dayanır ve satıcının, satış sözleşmesinde alıcıya bildirip varlığını taahhüt ettiği özelliklerin gerçekte bulunmamasından kaynaklanan sorumluluğundan bahsedilir. Yani satıcının sözleşmede verdiği garantiler söz konusu ise, bunların ihlali halinde sorumluluk sözleşmeye dayalı olarak doğar. Ancak sözleşmede belirtilmemiş olsa dahi, satıcının kanundan doğan sorumlulukları bulunmaktadır. Özellikle “satılan malda ayıp bulunması” durumunda uygulanacak hükümler, pay devirlerinde de kıyasen gündeme gelebilir. Örneğin satılan malın gizli bir kusuru varsa satıcı bunu bilmese dahi TBK gereği sorumlu tutulur. Ancak TBK’nın genel satış hükümleri ve özellikle ayıba karşı tekeffül (satıcının ayıp sorumluluğu) hükümleri mal satımına ilişkin olup, bir sermaye şirketi payının devri gibi karmaşık işlemlerde her zaman yeterli veya uygun olmayabilir. Bu nedenle uygulamada taraflar, beyan ve tekeffüllerin ihlali halinde ne olacağının sözleşmede açıkça yazarak kanunda belirtilmeyen boşluk kalan hususların uyuşmazlık yaratmaması adına sözleşmede olası sorunları mümkün olduğunca detaylı bir şekilde düzenleme yoluna gitmektedirler.
Uygulamada Beyan ve Tekeffül Sorumluluğu ve Alıcının Hakları
Uygulamada satıcının beyan ve tekeffüllerinden sorumluluğu, genel olarak bu beyan veya garantilerden birinin gerçeğe aykırı çıkması durumunda doğar. Bir başka deyişle pay devir sözleşmesinde satıcının taahhüt ettiği bir husus eksik veya yanlış ise, satıcı bu nedenle alıcının uğradığı zararı gidermekle yükümlü hale gelir. Örneğin satıcı alıcıya devrettiği payların mülkiyetinde herhangi bir takyidat bulunmadığını, şirketin borçsuz olduğunu, tüm faaliyetlerin mevzuata uygun şekilde yürütüldüğünü garanti edebilir. Ancak bu garantilerin gerçeğe aykırı çıkması durumunda alıcının kanundan ya da sözleşmeden bazı seçimlik hakları bulunmaktadır:
- Kanundan kaynaklanan haklar:
- Sözleşmeden dönme: Alıcı, önemli bir ayıp veya taahhüt eksikliği varsa kendisine devredilen payı geri devretmeye olduğunu bildirerek sözleşmeden dönüp işlemi iptal edebilir.
- Bedelde indirim isteme: Şirketin değeri düşüren bir borç ortaya çıkmışsa, alıcı ödediği bedelin orantılı bir kısmını geri isteyebilir, henüz ödemediyse satış bedelinde indirim talep edebilir .
- Sözleşmeden kaynaklanan haklar:
- Tazminat talebi: Uygulamada taraflar sözleşmede TBK’daki seçimlik haklardan farklı veya ek mekanizmalar öngörebilirler. Örneğin bir pay devir sözleşmelerinde genellikle tazminat hükümleri yer alır. Satıcının herhangi bir beyanının gerçeğe aykırı çıkması halinde alıcıya zararını derhal ve nakden tazmin etme hakkı tanınabilir. Özellikle büyük şirket devralmalarında sözleşmeye ayrıntılı zarar tazmini hükümleri konur. Ancak bunun karşısında satıcının sorumluluğu da belirli sınırlamalara tabi tutulabilmektedir.
Örneğin satıcı “şirketin mali tabloları gerçeğe uygundur” diye beyanda bulunmasına rağmen devralma sonrası tabloların gerçeği yansıtmadığı ya da “şirketin vergileri tam ödenmiştir” tekeffülüne rağmen geçmişe dönük ödenmemiş vergi borçları ortaya çıktığı durumda satıcının sorumluluğuna gidilebilmektedir. Bu sorumluluk, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıysa, TBK kapsamındaki genel hükümlerine göre belirlenecek, ancak sözleşmede özel yaptırımlar tanımlandıysa, ki uygulamada genellikle böyledir, bu yaptırımların uygulanması söz konusu olabilir. Sözleşmelerdeki özel yaptırımlara örnek olarak satıcı, böyle bir durumda belirli bir tutara kadar zararı tazmin etmeyi kabul etmesi ya da alıcıya fiyat indirimine gitme hakkı tanınması verilebilir.
Sonuç olarak, satıcının beyan ve tekeffül sorumluluğunun söz konusu olması halinde alıcının hakları genellikle sözleşmedeki özel belirlemelere ve özel belirleme bulunmayan durumlarda TBK’nın sözleşmeye kıyasken uygulanması ile mümkün olabilir. Bu kapsamda alıcı özel tazminat hükümleri ile sözleşmeden dönme ve bedelden indirim isteme gibi seçimlik haklar kullanabilir, fakat bu seçimlik hakların kullanılması için, alıcının ayıbı öğrendikten sonra gecikmeksizin bildirimde bulunması büyük önem taşır. Özellikle gizli ayıplar açısından, öğrenme tarihinden itibaren belirli süreler içinde harekete geçilmezse hak düşebilir. Ancak satıcı, kasten saklamışsa bu durumda ihbar süresi işlemez; alıcı daha uzun süre boyunca haklarını kullanabilir. Bu kurallar, pay devri işlemleri için de kıyasen gündeme gelebilir.
Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme
Yargıtay, pay devir sözleşmelerinde beyan ve tekeffül sorumluluğunu genellikle TBK’daki genel hükümler çerçevesinde ele almaktadır. Özellikle büyük şirket devralmalarında alıcının devralma işlemini gerçekleştirmeden önce gerçekleştireceği durum tespitinde (due diligence) gerekli incelemeyi yapması gerektiğini vurgulamaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararında, devralınan şirketin önceki dönem vergi borcu olduğu ortaya çıkan bir uyuşmazlıkta mahkeme, alıcıların şirkete dair bu tür borçların olup olmadığını araştırabilecek konumda olduklarını vurgulamış, alıcıların devraldıkları şirketin satıcılar dönemine ait yüklü bir vergi borcu olduğunu sonradan öğrenerek sözleşmenin feshi talebiyle açtıkları davada Yargıtay, hile (aldatma) iddiasının ispat edilemediğini ve pay devir sözleşmesinde “devir tarihine kadar doğmuş vergi borçlarının satıcıya ait olacağı” yönünde bir hüküm bulunduğunu, riskin sözleşmede açıkça düzenlendiği durumlarda sözleşmenin feshedilemeyeceğini, açık garanti verilen hususlarda alıcının fesih yerine sözleşmede öngörülen özel tazminat yolunu izlemesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Özetle Alıcının, sözleşmede güvence altına aldığı hususlara ilişkin bir sorun çıktığında, durumu gecikmeden satıcıya bildirmesi ve mümkünse sözleşmeye konulan çözüm mekanizmalarını işletmesi beklenir. Satıcının kasıtlı bir gizleme veya aldatması yoksa, mahkemeler çoğunlukla sözleşmenin aynen uygulanmasını (örneğin tazminat ödenmesini) tercih etmekte; sözleşmenin iptaline daha istisnai hallerde izin vermektedir. Bu nedenle, beyan ve tekeffüllerin ihlaline ilişkin davalarda başarı, büyük ölçüde sözleşmenin kalitesine ve alıcının zamanında hareket etmesine bağlıdır.
Pratik Öneriler
- Sözleşmede Detaylı Hazırlayıp Garantileri Net Belirtin: Hangi konularda satıcının garanti verdiği açıkça belirtilmeli ve bu garantilerin ihlali halinde uygulanacak yaptırımlar netleştirilmelidir.
- Beyanların Kapsamını Doğru Belirleyin: Due diligence sonucu ortaya çıkan riskler ya sözleşmede istisna tutulmalı ya da bu riskler fiyat pazarlığına yansıtılmalıdır. Alıcı açısından ise, kritik gördüğü tüm konular beyan/tekeffül listesine dahil edilmelidir.
- Sorumluluğu Sınırlayın: Satıcı açısından, sorumluluğun belirli bir süre ve tutar ile sınırlandırılması olası riskleri minimize edebilir.
- Açık Bildirimler Yapın: Alıcı açısından, tüm önemli hususların sözleşmeye dahil edilmesi gerekir. Satıcı da alıcının bilmediği veya bilebileceği riskler konusunda sözleşme öncesi dönemde mümkün olduğunca şeffaf olmalıdır. Açıklama eki (disclosure letter) uygulaması, özellikle büyük birleşme/devralmalarda yaygın olup, satıcının sözleşme imzalanmadan önce, verdiği beyanlara istisna teşkil eden tüm bilgiler açıklama ekinde yazılı olarak alıcıya bildirilerek alıcının bu açıklamalara rağmen işlemi gerçekleştirmesi söz konusu olur.
- İnceleme ve Denetim (Due Diligence): Alıcılar, hukuki hem finansal, teknik ve vergi incelemeleri yoluyla şirketi detaylı inceleyerek, riskleri minimize etmek için sözleşmede özel beyan ve tekeffüllerle özel tazminat hükümleri, fiyat uyarlaması vb çözümler belirleyebilirler.
- Hukuki Terimlerin Açıklanması: Sözleşmede kullanılan beyan ve tekeffül terimlerinin açıkça tanımlanması, ileride yorum farklılıklarını önler, tarafların sözleşme anındaki iradelerini netleştirir ve olası bir davada hakimin yorumu için yol gösterici olur.
- Uyuşmazlık Çözüm Klozları: Beyan ve tekeffül ihlallerinden doğan uyuşmazlıkların çözümü için sözleşmeye özel hükümler konulabilir. Örneğin, belirli bir usulde ihbar yapılması, belli süre içinde dostane çözüm aranması, aksi halde tahkim yoluna gidilmesi gibi.
Sonuç
Pay devir sözleşmelerinde beyan ve tekeffül sorumluluğu, alıcı ve satıcı açısından büyük önem taşır. Tarafların haklarını güvence altına alacak şekilde sözleşme hazırlaması, gelecekte doğabilecek uyuşmazlıkların önüne geçmenin en etkili yoludur.
Kaynakça
- Türk Borçlar Kanunu
- Türk Ticaret Kanunu
- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/3202 E. , 2015/11608 K.
- Pay Devir Sözleşmelerinde Beyan ve Tekeffüllerden Sorumluluk erdem-erdem.av.tr
- Pay Devir Sözleşmelerinde Beyan ve Tekeffüllerden Sorumluluk: kilinclaw.com.tr